Utarit İzgi bir “hocamimar” ve belki de bu grubun son parlak üyesi. Söz
konusu nitelemeyle onun hem mesleki pratik içinde konumlandığı, hem de
öğretim etkinliği içinde merkezi bir yer tuttuğu tanımlanıyor. Ne var
ki, böylesi iki DaTerlı roller mimarlık dünyasında hiç de az değil.
Ender olan şey, İzgi gibi bu iki rol çatışmasız, hatta birbirlerini
destekleyecek biçimde bütünleştirerek oynama becerisidir. Onun kimlik
yapısına bunlar öyle sağlamca kök salmış ve dış dünyada da öyle derin
izler bırakmış olmalı kî, Akademiden kendi isteğiyle istifa edişinin
üzerinden yirmi yılı aşkın süre geçtikten sonra bile onu hala
“hocamimar” olarak adlandırabiliyoruz. Hocalığın bir kadro sorunu
olmaktan çok, bir yaşam biçimi ve daha da önemlisi, öğretecek bilgi
“hamule”sine sahip olma işi olduğunu onun kadar iyi örnekleyen pek az
tasarımcı var.Dahası, öğretecek sözü olanların bunu ille de okul çatısı
altında yapmasının hiç gerekmediğini, pratik içindeki tasarım ve
projelendirme süreçlerinin, tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi, bugün
de en iyi öğretim atmosferini oluşturduğunu bir kez daha fark etmemizi
sağlıyor Utarit Hoca.
0 yorum:
Yorum Gönder