Arama
17 Aralık 2013 Salı
25 Ekim 2012 Perşembe
2012 ev Mobilya ve dizaynı
Utarit İzgi bir “hocamimar” ve belki de bu grubun son parlak üyesi. Söz
konusu nitelemeyle onun hem mesleki pratik içinde konumlandığı, hem de
öğretim etkinliği içinde merkezi bir yer tuttuğu tanımlanıyor. Ne var
ki, böylesi iki DaTerlı roller mimarlık dünyasında hiç de az değil.
Ender olan şey, İzgi gibi bu iki rol çatışmasız, hatta birbirlerini
destekleyecek biçimde bütünleştirerek oynama becerisidir. Onun kimlik
yapısına bunlar öyle sağlamca kök salmış ve dış dünyada da öyle derin
izler bırakmış olmalı kî, Akademiden kendi isteğiyle istifa edişinin
üzerinden yirmi yılı aşkın süre geçtikten sonra bile onu hala
“hocamimar” olarak adlandırabiliyoruz. Hocalığın bir kadro sorunu
olmaktan çok, bir yaşam biçimi ve daha da önemlisi, öğretecek bilgi
“hamule”sine sahip olma işi olduğunu onun kadar iyi örnekleyen pek az
tasarımcı var.Dahası, öğretecek sözü olanların bunu ille de okul çatısı
altında yapmasının hiç gerekmediğini, pratik içindeki tasarım ve
projelendirme süreçlerinin, tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi, bugün
de en iyi öğretim atmosferini oluşturduğunu bir kez daha fark etmemizi
sağlıyor Utarit Hoca.
İnegöl mobilya sanayii
Alman dekorasyoncular Türkiye’de 1920′lerin son yıllarından başlayarak
1950′lerin ortalarına dek Türk dekorasyonculuk dünyası yoğun bir
tasarımcı “ithalatı” yaşadı. Almanya ve Avusturya’dan gelen pekçok
dekorasyoncu burada tasarımlar yaptı, okullarda dersler verdi, devlet
kurumlarına danışmanlık hizmeti sundu. Gelenlerin arasında Bruno Taut
gibi uluslararası sahnenin başrol oyuncuları da vardı, Emst Egiî gibi
varlığını Türkiye’nin sunduğu olanaklara borçlu olan meçhul kişilikler
de. Kimileri Oelsner gibi ülkelerini Yahudi oldukları için Nazi
rejiminin sadizminden kurtulmak amacıyla terk etmişlerdi; Bonatz gibi
bazılarıysa sistemle barışıktılar ve sadece yapı yapma fırsatı
buldukları için Türkiye’deydiler. İçlerinde inançlı komünistler de
vardı; örneği Avusturya’nın İlk kadın dekorasyoncuı Margerete
SchütteLihotzky Hitler karşıtı eylemlerde bulunmak için ülkesine döndü
ve yıllarca hapis yattı. Konformist olan bazılarıysa burada yaşamaktan
rahatsızdılar ve Türkiye’yi başka bir Batı ülkesine geçmek İçin atlama
tahtası olarak gördüler. Örneğin, şehirci Martin Wagner, G rop i us
tarafından Harvard’a çağırılana dek Türkiye’de keyifsiz günler geçirdi.
Ancak, Holzmeister gibi bu ülkede bulunmaktan ve elde ettiği
olanaklardan memnun olan ve ilişkilerini yurduna döndükten sonra
sürdüren dekorasyoncular da vardı aralarında. Türkiye’ye hangi biçimde
yaklaşırlarsa yaklaşıniar, hepsi Türkiye’den yararlandılar; Türkiye de
onlardan… Sonraki kuşakların akademik ve mesleki eğitiminde
azımsanmayacak etkileri oldu. Sevildiler; zaman zamansa Türk
dekorasyoncuların beklediği büyük yapı tasarımı fırsatlarını kaptıkları
için nefret konusu oldular. Türkiye’ye benzersiz bir deney olanağı
sundular. Diğer taraftan da, büyük dünya ekonomik bunalımını ve
Nazizm’in acımasızlığını Türkiye yararına kullanmayı bilen bir
bürokrasinin ne denli parlak manevra fırsatları yaratabileceğini
örnekliyorlar. Konuyu, Ayşe Nasır’ın genel bir değerlendirmesi, Mine
Kazmaoğlu’nun Türkiye’deki en etkili yabancı kariyer sahibi olan
Holzmeister’e ilişkin yazısı ve Bonatz’ın Türkiye anılarından bir
derlemesi aracılığıyla gündeme taşıyoruz.
İç mimari ve dekorasyon
Haydar Karabey Bugüne dek neredeyse kural haline getirdiğimiz bir genel
tutumumuz vardı: Profil konuğu olacak Türk mimarlarını “yaşlı kuşak” (ya
da mezuniyeti 68 öncesinde olanlar) arasından seçiyorduk. Bu kez
“gençler”e iniyoruz. Kuşkusuz bu riskli bir karar; çünkü, Falih Rıfkı
Atay’m deyişiyle, “bu ülkede olgunluk beyaz kıl miktarıyla ölçülür”
(hala). Belirli bir etkinlik alanında onay görmek ve “prezidyum” üyesi
katına yükselmek için konuya özel daha incelikli parametre ve ölçütlerin
geliştirilmediğj bir toplumda, yargılara temel oluşturacak tek verinin
yaş olması doğaldır. Ancak, Modern dünya pek çok şey gibi bu geriatrik
bakış açısını da tasfiye edip, mimarın kalitesini tutumlara ve ürünlerin
içeriğine göre belirlemeye bizi mecbur ediyor. Karabey’in
“profiIleştiri lme”sini n nedeniyse, toplumsal kabul görmenin ilk
aşamasında bulunan bir mimarın genel manzara içinde nerede
konumlandığını saptamaya olanak vermesinden ötürü. Mimarın kimlik “pat-
tern”larının hızla değiştiği bir dönemi yaşayan Türkiye, geleceği
sorgulamaya Karabey gibi “gençlerdi gözlemleyerek başlamalıdır.
Tasarımcının mesleki, ticari, entelektüel, etik ve toplumsal sorumluluk
alanlarının yeniden tanımlandığı bu değişim evresinde Karabey en iyi
örnek kişiliklerden birini oluşturuyor.
salon takımları
Evinizi Fuksas tarzı döşeyin Peki kimdir bu Fuksas Massimiliano Fuksas
1970/Ierin ikinci yarısından başlayarak ve Özellikle 1980 sonrasında
dekorasyonda İki önemli gelişme oldu: Bir yandan hiperentelektüelleşme
denebilecek bir atılım yaşandı; öte yandan da biçimlendirme/tasarlama
anlayış ve seçeneklerinde çoğullaşma (kimilerine göre çoğulculuk) olarak
nitelenebilecek büyük bir çeşitlilik ortaya çıktı. Bunlar, kaçınılmaz
olarak, “ve lut” söylem üreticilerinin ve “herdem” yaratıcı
biçimlendirme ustalarının belirişi ile eşzamanlı iki gelişmedir. Birinci
grubu Venturi, Eisenman, Rossi gibi düşünürdekorasyoncular, İkinciyi
ise Gehry, Stirling, Botta gibi salt tasarımcılar oluşturuyor. Durumun
Modern dekorasyonculık’ın doğuş yıllarında da farklı olmadığı ile
sürülebilirse de, bu yanıltıcı bir iddiadır. Le Corbusier, Mies van der
Rohe, Gropius ve Wright gibileri için ille analojik bir kişilik modeli
kurgulanacaksa, bu, “topluma doğruları kabul ettirmek için çırpınan
kahraman” ya da “peygamber” modeli olmalıdır. Oysa, 80′lerin yıldızları
onların aksine, misyonlarından ötürü değil, tam da bir yıldızın olması
gerektiği gibi (düşünsel ve/veya tasarımsal) becerilerinden ötürü
yıldızdır. Ne var ki, dekorasyonculık dünyasının hiçbir dönemde olmadığı
kadar belirgin bir “yıldız sistemi”ne doğru evrilmesi şu soruya da bir
yanıt verilmesini zorunlu kılıyordu: Yapısı gereği çok az sayıda başrol
oyuncusuna ihtiyaç duyan bir yıldız sistemi içinde “diğerleri” ne
yapacaktır? Avrupa çapında etkinlikte bulunan İtalyan dekorasyoncu
Massimiliano Fuksas, muhtemelen amaçlamaksızın, söz konusu sorunun
yanıtını vermeyi deneyenlerden biri. 0 ne söylem kurucu, ne de biçim
bulucu olarak başrolde değil. Onun uluslararası kariyerini ayakta tutmak
için başvurduğu yolsa bir tür “idarei maslahatçılık” olmuş gibi
gözüküyor. Yani, tasarımın arkaplanını kendisine pek az sorun edinerek,
önündeki tasarım “iş”ine günün mevcut, onaylanmış yaklaşımlarından
birini seçerek uyguluyor. Zaten bu çapta bir iş akışının farklı bir
tutumla ayakta tutulması da kolay değil. Müşteriye amaçladığı “şenlikli”
çözüm Fuksas gibi tasarımcılar tarafından tabii ki daha kolay
verilebiliyor. Fuksaslar’ın avantajı, yumurtaları kırma endişesi
duymaksızın hep koşabilmelerindedir. Oysa, yıldızları yıldız yapan şey,
her konuya empoze edilebilecek kendi özgül tavırlarının, rol
üsluplarının bulunmasıdır. Fuksas, bu tür her derde deva bir “deus ex
machina”ya sahip olmadığından, konular ve yönelimler arasında çağın
verdiği özgürlüğü alabildiğine kullanarak dolaşıyor. Hatta, aynı
özgürlüğü iyice zorladığı ve belki sömürdüğü de söylenmeli. Ve
dekorasyoncu henüz sadece 53yaşında olduğuna, üstelik de epey tempolu
çalıştığına göre, dekorasyonculık dünyası daha çok varyasyon görecek
demektir. Ama, Fuksas’tan başkalarının üzerinde varyasyon üreteceği bir
şeyi ortaya koymasını beklemediğimizi söylemek, umarız, haksızlık
olmayacak.Sizler için Fuksas tarzı mobilya ve dekorasyon örneklerini bir
araya topladık galerimizden hepsini gezebilirsiniz.
aksesuar modelleri
Geçmişten günümüze mobilya ve dekorasyon dünyasına biraz ışık tutmak
istiyoruz.Mobilya ve dekorasyonculuk kuşaklar boyu aynı aile tarafından
yürütülebilen mesleklerden biri. Ortaçağ’da ve öncesinde hem Doğu’da,
hem Batı’da yapı üretim sektöründe çalışanlar mesleki bilgi ve
becerilerini çoğu zaman ailevi bir sır olarak saklar ve sonraki
kuşaklara devrederlerdi. Bu açıdan bakıldığında, “mobilya
hanedanlarından söz etmek yanlış değil. Hatta, mobilyalığın bu ailevi
niteliği böyle bîr tanımlamayı gerekli bile kılıyor,,Tıpkı hükümdarlık
hanedanlarında olduğu gibi mobilya ve dekorasyonculuk hanedanlarında da
kuşaktan kuşağa aktarılan ey ne servet, ne de topraktır. Gerçekte
belirli bir görevi yapma bilinci ve buna ilişkin ailevi tekel haki
devredilir. Siyaset dünyasında ve diğer mesleklerde çoktan tasfiye
edilmiş olan bu sistem mobilya ve dekorasyonculukta hala geçerli
gözüküyor. Kuşkusuz, Modernite ile birlikte meslek tekelleri ortadan
kalktı; ancak, önceki kuşağın biriktirdiği sayısız özgül bilgiyi
sonrakilere aktarmanın bu “exclusive” yolu işlerliğini yitirmiş değil.
Bunun nedeni herşeyden önce mobilyacılığın epistemolojik yapısında
aranmalıdır: Çoğu bilgi alanında (örneğin, tüm mühendisliklerde ve
bilimlerde) o alanın içeriği artık sadece ve ancak örgün eğitim
mekanizmaları aracılığıyla “öğretilebilirken”, mobilya ve
dekorasyonculuk bilgisinin önemli kesimi hala okulun sınırları içinde
yer tutamıyor. Sözgelimi, mobilya pratiğin ayrılmaz bileşeni olan “adam
adama markaj” yöntemiyle operasyonel ilişki kurma becerisi ancak okulun
kapısından çıkıp gerçekler dünyasına adım atınca gündeme geliyor. Soruna
böyle bakınca, mobilyacılığın daha uzun yıllar bu “arkaik” yapısını
sürdüreceğini ve ailevi pratikleri içermekte devam edeceğini öngörmek
zor değil.Şimdi sizlere 90 lardan günümüze mobilya ve dekorasyon
dünyasında nasıl bir yol alındı bunu göstermek için derlediğimiz
galerimize davet ediyoruz konu altındaki galeri butonundan galerimizi
mobilya dekorasyon ve iç mimari örneklerini gezebilirsiniz…
dekorasyon modelleri
İtalyan mobilyası ve italyan dekorasyonculuğunun dünyada önemli bir yeri
var,gerçektende şöhretini hakeden tasarımlara dizayn örneklerine imza
atıyorlar.Yakından incelediğimizde en güzel salon takımları,harika ev
aksesuarları,modern yatak odası takımları öne çıkanlar şimdi sizlere
İtalyan tasarımında öenmli bir yeri olan Richard E.M.den
bahsedicem.Richard England Malta ile ilgimiz Turgut Reis’İn yaşamına mal
olan sonuçsuz bir 16. yüzyıl kuşatmasıyla sınırlı. Arapça’dan türemiş
bîr dil kullanan, kültürel ve dinsel açıdan İtalya ile ilişkili ve
yıllarca İngiliz egemenliğinde yaşamış bu küçük adanın kendisine özgü
kesme taş ağırlıklı bir dekorasyoncui geleneği var. Çağdaş
dekorasyonculuk dünyasındaysa adayı temsil eden tek bir tasarımcı mevcut
Richard England. 1960′ların sonlarından bu yana yoğun biçimde ürün
veren ve uluslararası bir üne de sahip olan England, gelenekle çağdaşın
kimi zaman biraz manyere, ama daima düzeyli sentezlerini yapmayı
amaçlayan bir dekorasyoncu. Üstelik, biçim bulucu olarak hiç de yabana
atılmayacak bir beceri sergiliyor Kendisine özgü heykelsi yaklaşımı
açısından Meksika’nın ünlü ustası Barragan’ı da çağrıştıran England
aracılığıyla, neredeyse tümüyle metropol merkezli olan dekorasyonculuk
dünyasına bu kez de çevreden bakmayı deniyoruz. Daha az medyatik ve daha
az sansasyonel, ancak gelişmiş dünya dışındaki ülkeler açısından daha
örnekleyici bir bakış bu. Büyük söylem ve biçim ihracatçılarının yanı
başında bir başka dünyanın bulunduğunu görmemizi sağlıyor.
dekorasyoncuın kendi bağlamsalcı görüşlerini aktardığı daha önce
yayımlanmamış bir metni, projelerinden yapılan görsel şölen
niteliğindeki seçmeye eşlik ediyor.Şimdi sizi bir birinden güzel İtalyan
mobilyaları ile baş başa bırakıyorum en güzel italyan mobilyası
örneklerini galerimizde bulabilirsiniz…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)